Muhafaza Altına alma Nedir ? El koyma Nedir ?
Cumhuriyet savcısının muhafaza altına alma talimatı üzerine şahıs eşyayı rızası ile veriyorsa, bunun adı muhafaza altına almadır. Eğer şahıs eşyayı rızası ile vermiyorsa, eşya zorla şahıstan alınır ve bunun adı el koyma olur. El koymaya hakim karar verir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri, el koyma işlemini yapmaya yetkilidir. ( CMK. 127/1 ).
Kanun koyucu; özel hayatın gizliliği ve korunması hakkının güvence altına alındığı Anayasa m.20 ve 21’i esas alarak, yalnızca hakim kararı veya gecikmesinde zarar bulunan halde kanunla yetkili kılınan makamın yazılı emri ile aramanın mümkün olabileceğini ifade etmiştir. Bu sebeple; Türk Ceza Kanunu m.26/2’de bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilen “ilgilinin rızası”, usule aykırı yapılan aramayı hukuka uygun hale getirmeye yeterli olmayacaktır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda “muvafakatli arama” adı ile bilinen, ilgilinin rızası ile evinde, işyerinde, üstünde, aracında veya eşyasında arama yapılması ve bu yolla suç delillerine el koyulabilmesi usulü kabul edilmemiştir.
“Eşya muhafazası” kavramının; CMK m.123, 124, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu Ek m.4 ve Ek m.6’da düzenlendiği görülmektedir.
CMK m.123’e göre; “(1) İspat aracı olarak yararlı görülen ya da eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerleri, muhafaza altına alınır.
(2) Yanında bulunduran kişinin rızasıyla teslim etmediği bu tür eşyaya el konulabilir”.
Muhafaza altına alma ile elkoymayı birbirinden ayırmak gerekir. Cumhuriyet savcısı ve kolluk, suçun ispatında yararlı görülen veya Türk Ceza Kanunu m.54 ve 55’in kapsamına giren eşya ve kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerlerini muhafaza altına alabilir. Kanun koyucu; her ne kadar muhafaza altına alma konusunda kimi yetkili kıldığını göstermese de, CMK m.123’ün lafzında eşya ve kazancı muhafaza altına alma yetkisinin cumhuriyet savcısı ve kolluğa ait olduğunu göstermektedir. Kaldı ki, PVSK Ek m.4 ile “Adli görev ve yetkiler” başlığı altında yer alan Ek m.6 bu düşüncemizi desteklemektedir.
PVSK Ek m.4/1’e göre; “Polis, görevli bulunduğu mülki sınırlar içinde, hizmet branşı, yeri ve zamanına bakılmaksızın, bir suçla karşılaştığında suça el koymak, önlemek, sanık ve suç delillerini tesbit, muhafaza ve yetkili zabıtaya teslim etmekle görevli ve yetkilidir”.
PVSK Ek m.6/7’ye göre ise; “Polis, suçun delillerini tespit etmek amacıyla, cumhuriyet savcısının emriyle olay yerinde gerekli inceleme ve teknik araştırmaları yapar, delilleri tespit eder, muhafaza altına alır ve incelenmek üzere ilgili yerlere gönderir”.
Ancak PVSK Ek m.4’ü “suçüstü hali” ve Ek m.6’yı da “işlendiği iddia edilen suç” mahalline gelen kolluğun adli görev ve yetkileri ile sınırlandırmak gerekir. Kanun koyucu Ek m.4’de, bir suçla karşılaşan kolluğun yetkisi ile yapması gerekenleri düzenlemiştir. Ek m.6’da ise, suçun delillerine ulaşmak için cumhuriyet savcısının emri ile olay yerinde inceleme ve teknik araştırmalar yapan kolluğun, tespit ettiği delilleri muhafaza altına alıp incelenmek üzere ilgili yere göndermesini öngörmüştür. Ek m.4 suçüstü hali ile sınırlı iken, Ek m.6’da işlendiği iddia edilen suçla ilgili soruşturmaya başlayan cumhuriyet savcısının emri ile olay yerine giden kolluğun suça konu eşya ile delilleri muhafaza altına alma yetkisi tanımlanmıştır.