Mevzuat Notları
Kolluk kuvveti (Zabıta): Polis, jandarma, sahil güvenlik ve özel kolluk kuvvetlerini,
Yakalama: Kamu güvenliğine, kamu düzenine veya kişinin vücut veya hayatına yönelik var olan bir tehlikenin giderilmesi için denetim altına alınması gereken veya suç işlediği yönünde hakkında kuvvetli iz, eser, emare ve delil bulunan kişinin gözaltına alma veya muhafaza altına alma işlemlerinden önce hakim kararı olmaksızın özgürlüğünün geçici olarak ve fiilen kısıtlanarak denetim altına alınmasını,
Gözaltına alma: Kanunun verdiği yetkiye göre yakalanan kişinin, hakkındaki işlemlerin tamamlanması amacıyla, adli mercilere teslimine veya serbest bırakılmasına kadar kanuni süre içerisinde sağlığına zarar vermeyecek şekilde özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanıp alıkonulmasını,
Muhafaza altına alma: Kanunun yetki verdiği hallerde yetkili merci önüne çıkarılması gereken kişilerin ilgili kurumlara veya kişilere teslimine kadar sağlıklarına zarar vermeyecek şekilde ve zorunlu olduğu ölçüde özgürlüklerinin kısıtlanıp alıkonulmasını,
Gecikmesinde sakınca bulunan hal: Derhal işlem yapılmadığı takdirde suçun iz, eser, emare ve delillerinin kaybolması veya şüphelinin kaçması veya kimliğinin saptanamaması ihtimalinin ortaya çıkması halini,
Meşhud suç (suçüstü hali): İşlenmekte olan suçu veya henüz işlenmiş olan fiil ile fiilin işlenmesinden hemen sonra, kolluk kuvveti veya suçtan zarar gören kişi veya başkaları tarafından izlenerek yakalanan kişinin veya fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya veya eser, iz veya emare veya delillerle yakalanan kimsenin işlediği suçu,
Toplu suç: Üç veya daha fazla kişi tarafından işlenen suçu,
Şüpheli: Hakkında hazırlık soruşturması yapılan veya hazırlık soruşturması açılmadan kolluk kuvvetinin yaptığı araştırmaya konu olan veya kimliğini bir belge ile veya kolluk kuvvetince tanınmış veya güvenilir kişilerin tanıklığı ile ispat edemeyen veya gösterdikleri belgelerin doğruluğundan şüphe edilenler ile hakkında suç işlediğine ilişkin basit şüphe bulunan kişileri,
Bilgi alma: Bir suçun tespiti veya aydınlatılmasına yönelik olarak, henüz suç işleme şüphesi altında bulunmayan kişi veya tanık veya mağdurun dinlenmesini ve tutanağa geçirilmesini,
İfade alma: Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 135 inci maddesi hükümleri uyarınca, işlediğinden şüphe edilen fiil bildirilip, susma ve müdafiden yararlanma hakkı ile şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği hatırlatılarak ve eldeki bilgi veya bulgulardan yararlanılarak,suç işlediği şüphesi altında bulunan kişilerin kolluk kuvveti tarafından dinlenmesini ve tutanağa geçirilmesini,
Sanık: Cumhuriyet savcısı tarafından suç isnadı ile hakkında kamu davası açılan kişiyi,
Sorgu: Suç nedeni ile şüpheli veya sanığın ifadesinin hakim tarafından alınmasını, Soruşturmanın selameti: Soruşturmanın, suç delillerinin değiştirilmesine ve gizlenmesine veya yok edilmesine veya henüz yakalanmamış şüphelilerin kaçmasına meydan vermeyecek şekilde yürütülmesini, Gözaltı ve nezarethane sorumlusu: Gözaltına veya muhafaza altına alınan kişilere haklarının okunmasını, kayıtların tutulmasını ve kanunlara uygun davranılmasını sağlamak amacıyla ilgili karakol komutanı/amiri veya büro amiri tarafından görevlendirilen personeli,
Gözaltı birimi: Yakalanan kişinin hakkındaki işlemlerin tamamlanarak adli mercilere sevk edilmesine veya serbest bırakılmasına kadar, kanuni süre içerisinde onu gözaltında tutmakla yetkili ve görevli kolluk kuvveti birimlerini,
Nezarethane: Şüpheli veya sanıkların haklarındaki işlemlerin tamamlanıp adli mercilere sevk edilinceye kadar bekletilmesi amacıyla yapılmış yerleri, ifade eder.
Kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçu, kişinin hayatının gizli alanında kalması gereken ve herkes tarafından bilinmeyen kişisel verilerin hukuka aykırı bir şekilde ele geçirilmesi, başkasına verilmesi veya yayılması ile meydana gelir.
Uygulamada bu suça, “kişisel bilgilerin ele geçirilmesi suçu” da denilmektedir.Kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçu, TCK’nın 136 maddesinde seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenmiştir.
Bu nedenle, aşağıdaki üç seçimlik hareketten herhangi birinin yapılmasıyla failin cezalandırılması gerekir:
Hukuka aykırı olarak kişisel verilerin başkasına verilmesi
Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak yayılması
Kişisel verilerin ele geçirilmesi
TCK md.136’da yer alan kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi, yayılması veya başkasına verilmesi suçu; hayatın özel alanına ilişkin değerleri koruyan özel norm niteliğinde bir suç olduğundan, aşağıdaki suçlarla karıştırılmamalıdır:
Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi,
Kayda Alınması ve İfşa Edilmesi Suçu
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu
Bilişim suçları,Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu
Kişisel verilerin kaydedilmesi suçu
Suçun Şikayet Süresi ve Zamanaşımı
Kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçu, şikayete tabi suçlar kategorisinde değildir.
Bu nedenle, suçun soruşturulması için müşteki tarafından şikayet başvurusu yapılması da gerekmez.
Herhangi bir şekilde suçun işlendiği öğrenildiğinde, savcılık tarafından kendiliğinden soruşturma başlatılmalıdır.
Suçun dava zamanaşımı süresi 8 yıl olup, suçun işlendiği tarihten itibaren 8 yıl geçmeden mağdur aleyhine işlenen suç savcılığa bildirilmelidir. Aksi takdirde, dava zamanaşımı süresi dolacağından suç ile ilgili soruşturma yapılamayacaktır.
Hangi Bilgiler Kişisel Veri Olarak Kabul Edilir?
Kişisel veri kavramının ne anlama geldiği, kişisel verilerin nasıl kaydedileceği ve korunacağı 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ile belirlenmiştir.
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na göre, kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi kişisel veri olarak kabul edilmelidir.
“Kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA’sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir.
Ancak, herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler, yasal anlamda “kişisel veri” olarak değerlendirilemez (Y12CD-2014/3760 k.)
Kişiye ait fotoğraf, resim, görüntü,video kaydı vs. gibi veriler, somut olayın özelliklerine göre kişisel verilerin ele geçirilmesi suçunu oluşturabileceği gibi bu suça göre genel nitelikte bir suç olan özel hayatın gizliliği suçuna da vücut verebilir.
Hukuka uygun bir şekilde elde edilen kişisel verilerin, özel kanunlarda belirlenen sürelerin sonunda yok edilmesi gerekir. Verilerin bu süreler sonunda yok edilmemesi halinde kişisel verilerin yok edilmemesi suçu meydana gelir.
Kişisel Verileri Ele Geçirme veya Yayma Suçu Unsurları
Kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme, yayma veya ele geçirme suçu; seçimlik hareketli bir suç olduğundan, seçimlik hareketlerden herhangi birinin yapılmasıyla suç oluşur.
Kişisel verileri bir başkasına verme suçu: TCK md. 136 metninde geçen “başkası” hem gerçek bir kişiyi hem de tüzel bir kişiyi kapsamaktadır.
Örneğin, kişisel veriler bir şirkete hukuka aykırı bir şekilde verildiğinde ‘kişisel verileri başkasına verme suçu” oluşur. Kişisel veriler, bu kişilere elden, posta ya da internet üzerinden elektronik posta ile vb. araçlarla verilebilir. Kişisel verileri vermek hareketinden kastedilen düşünce veya bilgi anlatan şeylerin başkasına iletilmesi veya bildirilmesidir. Bu seçimlik harekette verilerin hukuka uygun ya da aykırı yöntemle elde edilmiş olmasının önemi bulunmamakta olup, önemli olan husus verme eyleminin hukuka aykırı olmasıdır.
Kişisel verileri yayma suçu: Kişisel verilerin yayılması, kişisel verilerin üçüncü kişilere duyurulması veya dağılması anlamına gelmektedir. Kişisel verileri yayma seçimlik hareketi de çeşitli şekillerde gerçekleştirilebilir.
İnternet üzerindeki bir web sitesinde kişisel verileri yayınlamak, birçok kişiye elektronik posta ile ya da telefondan kısa mesajla göndermek, yazılı ya da görsel medyada yayınlamak gibi hareketler kişisel verileri yayma suçu olarak kabul edilir
Kişisel verilerin ele geçirilmesi suçu: Kişisel verilerin ele geçirilmesi fiili, başkasının hakimiyeti altında bulunan bir kişisel verinin, failin hakimiyeti altına girmesi ile gerçekleşir. Kişisel verilerin kayıtlı olduğu belgelerin alınması ya da kayıtlı olduğu bilişim sisteminden ele geçirilmesi vb… şekillerde gerçekleştirilebilecektir.
TCK md. 136’da kişisel verileri hukuka aykırı verme, yayma veya ele geçirme suçu, soyut bir tehlike suçu olarak düzenlendiğinden seçimlik hareketlerin yapılmasıyla suç oluşur.
Suç teşkil eden hareketler nedeniyle herhangi bir zarar meydana gelmesi şart değildir.
Kişisel Verileri Başkasına Verme, Yayma veya Ele Geçirme Suçunun Cezası (TCK md. 136)
Kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme, yayma veya ele geçirme suçunun cezası 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezasıdır (TCK md. 136).
Kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme, yayma veya ele geçirme suçunun;
Kamu görevlisi (memur vb.) tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle,Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi halinde, TCK md.136 gereği hükmedilecek hapis cezası 1/2 oranında arttırılır (TCK md. 137). Yani bu halde; suçun cezası, 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasıdır.
YAŞI KÜÇÜK OLANLARDA YAPILACAK İŞLEMLER
Şüphelilerde:
– Bilindiği üzere 18 yaşından küçük çocukların şüpheli sıfatına sahip olduğu durumlarda ifadesi kolluk tarafından alınamamaktadır.
İfade Cumhuriyet savcısı tarafından müdafii huzurunda alınabilmektedir. (5395 s. Çocuk Koruma Kanunu
m. 15/1). Bu nedenle kolluk görevlileri çocukların ifadelerini şüpheli sıfatıyla alamayacak, sadece kimliğini tespit
ederek ailesine teslim edeceklerdir.
– Ailesine teslim edilen çocuğa ilişkin evrak savcılığa intikal ettirildiğinde, sadece evrak getirilmeyecek, evrakla birlikte savcılık tarafından ifadesi alınması gereken çocuk da müracaat savcılığında hazır edilecektir. Müracaat savcısı evrakın soruşturmaya kaydını yapıp çocuğun ifadesini avukat ve sosyal çalışma görevlisi huzurunda alacaktır.
Suça sürüklenen çocuk 12 yaşından küçük ise, cezai sorumluluğu bulunmadığından savcılıkta hazır edilmesine gerek yoktur (TCK m. 31/1).
– Suça sürüklenen çocuk 12-15 yaş grubunda ise, işlediği suçun hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığına dair uzman doktor raporu alınmalıdır. Uygulamadaki bilinen adıyla “farik mümeyyizlik raporu” alınarak soruşturma evrakına ilave edilmelidir.
Mağdur ve müştekilerde:
– Mağdurların yaşı 15-18 yaş grubunda ise, ifadelerinin kolluk tarafından alınmasında yasal engel bulunmamaktadır. Ancak CMK m. 234/2 hükmü uyarınca ifadesi sırasında avukat bulundurulmalıdır. Özetle 15 yaşından büyük olup 18 yaşından küçük mağdurların ifadeleri avukat huzurunda kolluk tarafından alınabilecektir.
– Mağdur 12-15 yaş arasında ise, Yargıtay kararlarına göre ifade verecek olgunluğa sahipse ve olayın hukuki anlam ve sonuçlarını kavrayabilecek durumda ise, avukat huzurunda kolluk tarafından ifadesi alınabilecektir. Eğer ifade verecek olgunlukta değilse, şikayet hakkını velisine veya vasisine vermek gerekir.
– Mağdur 12 yaşından küçük ise, şikayet hakkı velisine (anne, baba veya vasisine) verilmeli, müşteki sıfatıyla anne ve babasının ifadesi alınmalıdır. Örneğin trafik kazasında 10 yaşındaki çocuk yaralanmışsa, sadece anne ve babasının ifadesi müşteki sıfatıyla alınmalıdır.
Önemli not: Uzlaşmaya tabi suçlarda uzlaşma hususu 18 yaşından küçük tüm mağdurlar açısından velisine veya vasisine sorulmalıdır. Yani uzlaşmak isteyip istemediklerine dair teklif veli veya vasiye yapılmalı ve onların imzaları alınmalıdır.
Tanıklarda:
– İfade verebilecek olgunluğa ulaşmış çocukların yaşları ne olursa olsun tanık sıfatıyla kolluk tarafından dinlenmelerine kanuni engel yoktur.
Suçta ve cezada kanunîlik ilkesi
MADDE 2– (1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve
güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden
başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.
(2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz.
(3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz.
Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.
Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi
MADDE 3– (1) Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik
tedbirine hükmolunur.
(2) Ceza Kanununun uygulamasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet,
renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, milli veya sosyal
köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamaz ve
hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz.
(1) Ceza kanunlarının uygulanmasında;
a) Vatandaş deyiminden; fiili işlediği sırada Türk vatandaşı olan kişi,
b) Çocuk deyiminden; henüz onsekiz yaşını doldurmamış kişi,
c) Kamu görevlisi deyiminden; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme
yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi,
d) Yargı görevi yapan deyiminden; yüksek mahkemeler ve adlî, idarî ve askerî
mahkemeler üye ve hakimleri ile Cumhuriyet savcısı ve avukatlar,
e) Gece vakti deyiminden; güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından
bir saat evvele kadar devam eden zaman süresi,
f) Silah deyiminden;
1. Ateşli silahlar,
2. Patlayıcı maddeler,
3. Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici
alet,
4. Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada
kullanılmaya elverişli diğer şeyler,
5. Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer,
radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler,
g) Basın ve yayın yolu ile deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik
kitle iletişim aracıyla yapılan yayınlar,
h) İtiyadi suçlu deyiminden; kasıtlı bir suçun temel şeklini ya da daha ağır veya daha
az cezayı gerektiren nitelikli şekillerini bir yıl içinde ve farklı zamanlarda ikiden fazla
işleyen kişi,
i) Suçu meslek edinen kişi deyiminden; kısmen de olsa geçimini suçtan elde ettiği
kazançla sağlamaya alışmış kişi,
j) Örgüt mensubu suçlu deyiminden; bir suç örgütünü kuran, yöneten, örgüte katılan
veya örgüt adına diğerleriyle birlikte veya tek başına suç işleyen kişi, Anlaşılır.
Zaman bakımından uygulama
MADDE 7– (1) İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir
fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra
yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz
ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri
hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar.
(2) Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren
kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.
(3) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/2 md.) Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme
ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır.
(4) Geçici veya süreli kanunların, yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş olan
suçlar hakkında uygulanmasına devam edilir.
Yer bakımından uygulama
MADDE 8– (1) Türkiye’de işlenen suçlar hakkında Türk kanunları uygulanır. Fiilin
kısmen veya tamamen Türkiye’de işlenmesi veya neticenin Türkiye’de gerçekleşmesi
halinde suç, Türkiye’de işlenmiş sayılır.
(2) Suç;
a) Türk kara ve hava sahaları ile Türk karasularında,
b) Açık denizde ve bunun üzerindeki hava sahasında, Türk deniz ve hava araçlarında
veya bu araçlarla,
c) Türk deniz ve hava savaş araçlarında veya bu araçlarla,
d) Türkiye’nin kıt’a sahanlığında veya münhasır ekonomik bölgesinde tesis edilmiş
sabit platformlarda veya bunlara karşı,
İşlendiğinde Türkiye’de işlenmiş sayılır.
Yabancı ülkede hüküm verilmesi
MADDE 9– (1) Türkiye’de işlediği suçtan dolayı yabancı ülkede hakkında hüküm
verilmiş olan kimse, Türkiye’de yeniden yargılanır.
Görev suçları
MADDE 10– (1) Yabancı ülkede Türkiye namına memuriyet veya görev üstlenmiş
olup da bundan dolayı bir suç işleyen kimse, bu fiile ilişkin olarak yabancı ülkede hakkında
mahkûmiyet hükmü verilmiş bulunsa bile, Türkiye’de yeniden yargılanır.
Vatandaş tarafından işlenen suç
MADDE 11– (1) Bir Türk vatandaşı, 13 üncü maddede yazılı suçlar dışında, Türk
kanunlarına göre aşağı sınırı bir yıldan az olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçu yabancı
ülkede işlediği ve kendisi Türkiye’de bulunduğu takdirde, bu suçtan dolayı yabancı
ülkede hüküm verilmemiş olması ve Türkiye’de kovuşturulabilirliğin bulunması koşulu
ile Türk kanunlarına göre cezalandırılır.
(2) Suç, aşağı sınırı bir yıldan az hapis cezasını gerektirdiğinde yargılama yapılması
zarar görenin veya yabancı hükûmetin şikayetine bağlıdır. Bu durumda şikayet, vatandaşın
Türkiye’ye girdiği tarihten itibaren altı ay içinde yapılmalıdır.
Yabancı tarafından işlenen suç
MADDE 12– (1) Bir yabancı, 13 üncü maddede yazılı suçlar dışında, Türk kanunlarına
göre aşağı sınırı en az bir yıl hapis cezasını gerektiren bir suçu yabancı ülkede Türkiye’nin
zararına işlediği ve kendisi Türkiye’de bulunduğu takdirde, Türk kanunlarına
göre cezalandırılır. Yargılama yapılması Adalet Bakanının istemine bağlıdır.
(2) Yukarıdaki fıkrada belirtilen suçun bir Türk vatandaşının veya Türk kanunlarına
göre kurulmuş özel hukuk tüzel kişisinin zararına işlenmesi ve failin Türkiye’de bulunması
halinde, bu suçtan dolayı yabancı ülkede hüküm verilmemiş olması koşulu ile suçtan
zarar görenin şikayeti üzerine fail, Türk kanunlarına göre cezalandırılır.
(3) Mağdur yabancı ise, aşağıdaki koşulların varlığı halinde fail, Adalet Bakanının
istemi ile yargılanır:
a) Suçun, Türk kanunlarına göre aşağı sınırı üç yıldan az olmayan hapis cezasını gerektirmesi.
b) Suçluların geri verilmesi anlaşmasının bulunmaması veya geri verilme isteminin
suçun işlendiği ülkenin veya failin uyruğunda bulunduğu devletin hükûmeti tarafından
kabul edilmemiş olması.
(4) Birinci fıkra kapsamına giren suçtan dolayı yabancı mahkemece mahkûm edilen
veya herhangi bir nedenle davası veya cezası düşen veya beraat eden yahut suçu
kovuşturulabilir olmaktan çıkan yabancı hakkında Adalet Bakanının istemi üzerine Türkiye’de
yeniden yargılama yapılır.
(5) (Ek: 18/6/2014-6545/56 md.) Birinci fıkra kapsamına giren hâllerde rüşvet ve
nüfuz ticareti suçlarından dolayı yargılama yapılması Adalet Bakanının istemine bağlı
değildir.
Diğer suçlar
MADDE 13– (1) Aşağıdaki suçların, vatandaş veya yabancı tarafından, yabancı ülkede
işlenmesi halinde, Türk kanunları uygulanır:
a) İkinci Kitap, Birinci Kısım altında yer alan suçlar.
b) İkinci Kitap, Dördüncü Kısım altındaki Üçüncü, Dördüncü, Beşinci, Altıncı, Yedinci
ve Sekizinci Bölümlerde yer alan suçlar.
c) İşkence (madde 94, 95).
d) Çevrenin kasten kirletilmesi (madde 181).
e) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188), uyuşturucu veya
uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma (madde 190).
f) Parada sahtecilik (madde 197), para ve kıymetli damgaları imale yarayan araçların
üretimi ve ticareti (madde 200), mühürde sahtecilik (madde 202).
g) Fuhuş (madde 227).
h) (Mülga: 26/6/2009 – 5918/1 md.)
i) Deniz, demiryolu veya havayolu ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması
(madde 223, fıkra 2, 3) ya da bu araçlara karşı işlenen zarar verme (madde 152) suçları.
(2) (Ek ikinci fıkra: 29/6/2005 – 5377/3 md.) İkinci Kitap, Dördüncü Kısım altındaki
Üçüncü, Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerde yer alanlar hariç; birinci fıkra
kapsamına giren suçlardan dolayı Türkiye’de yargılama yapılması, Adalet Bakanının talebine
bağlıdır.
Seçimlik cezalarda soruşturma
MADDE 14– (1) 11 ve 12 nci maddelerde belirtilen hallerde, soruşturma konusu
suçun yer aldığı kanun maddesinde hapis cezası ile adli para cezasından birinin uygulanması
seçimlik sayılmış ise soruşturma veya kovuşturma açılmaz.
Soruşturma koşulu olan cezanın hesaplanması
MADDE 15– (1) Miktarının soruşturma koşulu oluşturduğu hallerde ceza, soruşturma
evresinde ileri sürülen kanuni ağırlaştırıcı nedenlerin aşağı sınırı ve kanuni hafifletici
nedenlerin yukarı sınırı göz önünde bulundurularak hesaplanır.
Cezadan mahsup
MADDE 16– (1) Nerede işlenmiş olursa olsun bir suçtan dolayı, yabancı ülkede gözaltında,
gözlem altında, tutuklulukta veya hükümlülükte geçen süre, aynı suçtan dolayı
Türkiye’de verilecek cezadan mahsup edilir.
Hak yoksunlukları
MADDE 17– (1) Yukarıdaki maddelerde açıklanan hallerde mahkeme, yabancı
mahkemelerden verilen ve Türk hukuk düzenine aykırı düşmeyen hükmün, Türk kanunlarına
göre bir haktan yoksunluğu gerektirmesi halinde, Cumhuriyet savcısının istemi
üzerine Türk kanunlarındaki sonuçlarının geçerli olmasına karar verir.
Geri verme
MADDE 18– (Mülga: 23/4/2016-6706/36 md.)
Yabancı kanunun göz önünde bulundurulması
MADDE 19– (1) Türkiye’nin egemenlik alanı dışında işlenen suçlar dolayısıyla Türkiye’de
yargılama yapılırken, Türk kanununa göre verilecek olan ceza, suçun işlendiği
ülke kanununda öngörülen cezanın üst sınırından fazla olamaz.
(2) Ancak suçun;
a) Türkiye’nin güvenliğine karşı veya zararına olarak,
b) Türk vatandaşına karşı ya da Türk kanunlarına göre kurulmuş özel hukuk tüzel
kişisi zararına olarak, İşlenmesi durumunda, yukarıdaki fıkra hükmü uygulanmaz.
Ceza sorumluluğunun şahsiliği
MADDE 20– (1) Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu
tutulamaz.
(2) Tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz. Ancak, suç dolayısıyla kanunda
öngörülen güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımlar saklıdır.
Kast
MADDE 21– (1) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki
unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
(2) Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine
rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır. Bu halde, ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren
suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda
ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir.
Taksir
MADDE 22– (1) Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır.
(2) Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun
kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.
(3) Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi
halinde bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar
artırılır.
(4) Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.
(5) Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı
sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.
(6) Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi
durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur
olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda
bire kadar indirilebilir.
Netice sebebiyle ağırlaşmış suç
MADDE 23– (1) Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna
sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu
netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.
Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler
Kanunun hükmü ve amirin emri
MADDE 24– (1) Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez.
(2) Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri
uygulayan sorumlu olmaz.
(3) Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine
getiren ile emri veren sorumlu olur.
(4) Emrin, hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği
hallerde, yerine getirilmesinden emri veren sorumlu olur.
Meşru savunma ve zorunluluk hali
MADDE 25– (1) Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen,
gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara
göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile
ceza verilmez.
(2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı
ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden
kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu
ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile
ceza verilmez.
Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası
MADDE 26– (1) Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez.
(2) Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak
üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez.
Sınırın aşılması
MADDE 27– (1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın
aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda
yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.
(2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya
telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez.
Cebir ve şiddet, korkutma ve tehdit
MADDE 28– (1) Karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya
muhakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu suç işleyen kimseye ceza verilmez.
Bu gibi hallerde cebir ve şiddet, korkutma ve tehdidi kullanan kişi suçun faili sayılır.
Haksız tahrik
MADDE 29– (1) Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi
altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan
yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası
verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.
(1) Kabahat deyiminden; kanunun, karşılığında idarî yaptırım uygulanmasını
öngördüğü haksızlık anlaşılır.